Zina Sebebiyle Boşanma ve Sonuçları
Türk Hukuk Lugatına göre “Zina”: “Evli bir şahsın eşinden başkasıyla cinsi münasebetlerde bulunmasıdır”
Zina eylemi, Mülga 1926 tarihli 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 440 ve 441.maddelerinde kadın ve erkek için ayrı ayrı unsurları olan ve müeyyideyi gerektiren bir suç idi. Bu kanuna göre zinanın faili olmak için taraflardan birisinin evli olması zorunlu idi.
Anayasa Mahkemesi 1996’da erkeğin zinasıyla ilgili 441. maddeyi iptal etti. Erkeğin zinasıyla ilgili yasakoyucu 1 yıl içerisinde yeni bir düzenleme yapmayıp, zina yalnızca kadınlar için suç olarak kalınca vuku bulan eşitsizliğe itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi 1998 yılında kadının zinasıyla ilgili 440. maddeyi de iptal etmiştir.
Zina hususunda oluşan boşlukla ilgili uzlaşma sağlanamadığından, 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu yasalaşırken, “Zina” eylemine yer verilmemiştir. Dolayısıyla halen ceza hukukumuzda “Zina”yı Ceza Hukuku anlamında suç kabul eden bir düzenleme bulunmamaktadır.
Zina eylemi, medeni hukukumuzda, eşlerin “sadakat yükümlülüğü” kapsamında varlığını korumaya devam etmiştir.
TMK md. 161’e göre “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir” “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eylemi üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur” şeklindedir.
Esasen eşler arasında başkaca sebeplerle açılmış bir boşanma davası varken dahi, sadakat yükümlülüğü devam etmektedir. Boşanma kesinleşmeden yaşanan fiili ayrılık sürecindeki sadakatsizlikler ayrıca zina sebebiyle boşanma davasına konu edilebilir.
Zinanın kiminle yapıldığının da bir önemi bulunmamakla birlikte baldızla zina yapılması boşanma sebebi kapsamına girmektedir. Fakat dikkat çekilecek bir husus da eşin hemcinsiyle cinsel ilişkiye girmesi, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre zina sayılmamakta olup, haysiyetsiz yaşam sürme olarak boşanmanın özel sebebine girmektedir.
Eşinin kendisini aldattığını öğrenen eşler genellikle hiddetli tepkiler verebilmektedir. Bu gibi bir hadise boşanma konusunu tetikleyerek eşlerin birbirlerine karşı ağır sözler söyletip, hakaret suçunun işlenmesinde rol oynamaktadır. Bu konu için bkz.
Yargıtay Kararlarında Zina Sayılan Davranışlar
Zina eylemini “gebe kalma” gibi somut haller dışında doğrudan ispat etmek oldukça zordur, bu sebeplerle dolaylı ispat vasıtalarına başvurulmaktadır.
Zina olayının varlığı bazı ipuçları, tavır ve davranışlardan çıkarılacak karinelerle kabul edilmelidir. (Y. 2. HD.’nin 20.9.1976 tarihli, 5323-6399 sayılı kararı).
–“Kadının, yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması” (Y.2.H.D.02.12.2015 t.2015/21517 E. 2015/20095 K.)
–“Erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması” (Y.2.H.D. 11.12.2019 2019/4012 E. 2019/12142 K.)
– “Kocanın devamlı başka bir kadınla karı-koca gibi birlikte yaşaması” (Y.2.H.D.24.11.2014 t.2014/13389 E.2014/23684 K.)
-“Eşi dışında bir kişiyi, sevgilisi olarak insanlara tanıtmak” (Y.2.H.D.14.11.2017 t.2016/12448 E.2017/12668 K)
-“Başka bir kadınla farklı otellerde tatil yapmak” (Y.2.H.D. 15.10.2018 t.2016/24076 E.2018/10959 K.)
-“Bir başka erkekle yatak odasında yarıçıplak yakalanma”(Y.2.H.D. 20.09.1976 tarih 5323-6399)
-“Koca ile bir başka kadının farklı farklı mekanlarda ve zamanlarda çektirdiği anlaşılan ve davalının olağanın dışındaki samimi pozlarını içeren fotoğraflar” (Yarg.2.H.D.18.12.2018 t.2017/4602 E.2018/14854 K.)
-“Beraber tatile gittikleri kadını sosyal ortamlarda eşi olarak tanıtmak” (Yarg.2.H.D.09.10.2018t.2016/23892 E. 2018/10867 K.)
-“Cinsel birleşmenin gerçekleştiğine delalet eden mesajlaşma içeriklerinin açığa çıkması bazı günler eve gelmeyerek eve gelmeme nedeni, nerede kaldığı hakkında bilgi vermekten imtina etme, bir başkasıyla alkollü mekanlarda samimi şekilde görünme ve bu durumun eşinden gizlenmesi için bu hadiseye şahit olan tanıklarla görüşme” (Yarg.2.H.D.2017/1870 E.2018/7294 k.)
Gibi hal ve davranışlar somut olayın özellikleri ve diğer delillerle birlikte değerlendirilerek zina eyleminin varlığına karine kabul edilmektedir.
İspat Araçları
Zina için suçüstü gerekmez, kuvvetli emareler yeterlidir.(Yarg.2.H.D.1990/1249 E. 1990/6437K)
Zinanın tam olarak ispatı için “telefona casus program yükleme” gibi yollarla elde edilen deliller ise somut olaya göre “hukuka aykırı delil” sayılabildiğinden zinanın ispatında dikkate alınamayışı söz konusu olmaktadır.
Kimi zaman eşler zinanın gerçekleştiği konusunda tam bir kanaat sahibi iseler de mevcut deliller ancak “güven sarsıcı davranış”ı ispatlamaktan öteye gidememektedir. “güven sarsıcı davranış” kabul edilen haller ise yalnızca zina sebebine dayanılarak açılmış davalarda boşanma sebebi yapılamayacağından, zina için kuvvetli emareler içeren, hukuka uygun deliler olmadığı sürece, terditli olarak genel boşanma sebeplerine dayanılmasında da fayda bulunmaktadır.
Gebe kalmak, Zührevi Hastalığa yakalanmak, fotoğraflar, düğün yapmak, mektup, bilgisayar, telefon, ses kayıtları, tanık anlatımları, otel kayıtları, hamilelik testleri, resmi evraklar vb. diğer araçlar zinayı ispat için delil kabul edilebilmektedir.
İkrar (karşı tarafın kabulü) veya yemin ise zinaya dayalı boşanma davasında başlı başına delil kabul edilmemekle birlikte, başkaca delillere eşlik ettiği takdirde dikkate alınabilir.
Hak Düşürücü Süre
Dava hakkı olan eş zinayı öğrenmesinden itibaren altı ay ve her halde zina eylemi üzerinden 5 yıl geçmesi üzerine dava açmadığı takdirde artık zinadan dava açamaz. Bu süreler hak düşürücü olup, re’sen dikkate alınır.
Fakat son eylemden itibaren bu süreler tekrar işler. (Yarg.2.H.D.1986/5766 E., 1986/6055 K.)
Başka kadınla ilişkisi olan eşe diğer eşin baştan ses çıkarmaması, sonradan ses çıkarmayacağı anlamını taşımaz. (Yarg.2.H.D. 2001/5264 E. 2001/6526 k.)
Zina sebebiyle Boşanmanın Kusur ve Tazminat yönünden sonuçları
Zina sebebiyle boşanma kararı verilmesi halinde, zina yaptığı kabul edilen eş kusurlu olacağı gibi, maddi durumuna göre takdir edilecek tazminatı, kusursuz eşe ödemek zorunda kalacaktır.
Boşanma Davasında Nafaka
Zina “Ağır Kusur” olarak kabul edildiğinden, kusurlu eş yoksulluk nafakası bağlanması hakkından mahrum kalabilecektir.
Zina Sebebiyle Boşanmanın Mal Rejimiyle ilgili sonuçları
Zina sebebiyle boşanmanın genel boşanma sebeplerinden farkı olarak, tazminata dair sonuçlarının yanı sıra, mal rejimine dair sonuçları da bulunmaktadır.
TMK md. 236’ya göre, “Zina veya Hayata kast nedeniyle boşanma halinde, hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir” şeklindedir.
Yasal mal rejimi olan Edinilmiş Mallara Katılma rejiminde, hesap olunan değerde eşler ortak kabul edilirken, zina davası sebebiyle boşanma gerçekleştiğinde, kusurlu eş hakimin takdirine göre örneğin %50 yerine %30 pay alabileceği gibi hiç pay alamayışı, yani tüm artık değerin (eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktar) kusursuz eşe kalması da söz konusu olabilmektedir.
Üçüncü Kişinin Zina Eyleminden sorumluluğu
Yakın tarihe kadar, aldatılan eşin, eşiyle birlikte olan üçüncü şahıstan tazminat isteyip isteyemeyeceği doktrinde ve yargıda tartışma konusu idi. Farklı yönlerde kararlar çıkmaktaydı. Nihayetinde Yargıtay görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmak üzere İçtihadı Birleştirmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.07.2018 t.2017/5 E. 2018/7 K. Sayılı kararıyla “aldatma eylemi ile bağlantılı olarak üçüncü kişinin, aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel yaşamına müdahale etmesi, sır alanına girmesi, ele geçirdiği bazı özel bilgileri ifşa etmesi, kullandığı söz ve diğer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi …..üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı” kanaatine varmıştır.
Sadakatsizlik tek bir davranış olarak kabul edilmiş ve bundan doğan zararın tazmini sorumluluğunun ise yalnızca aldatan eşte olduğu kabul edilmiştir.
Zinadan Doğan Çocuğun Nüfus Kaydı.
Uygulamada zinadan doğan evlilik dışı çocuklar anne ve baba açısından farklı sorunlar doğurabilmektedir.
Ana nüfus kaydı yönünden soybağı doğumla kurulduğundan, istisnalar dışında bir kayıt sorunu doğurmamakla birlikte, evli kadının zinasından doğan çocuklar, boşanma davası açılsa, hatta boşanma neticesi gerçekleşse dahi, doğum iddet süresi içerisinde gerçekleştiği takdirde (boşanmanın kesinleşmesinden itibaren, 300 gün) kocanın nüfusuna kaydolmaktadır.
Kişiler, boşandıktan sonra nüfus kaydına baktıklarında biyolojik babası olmadıkları bir çocuğun babası olarak kaydedildiğini görebilmektedir. Bu durumda boşanma dışında soybağının reddi davası açmaları ve baba olmadıklarını kanıtlamaları gerekmektedir.
Evli bir erkek, kayden bekar bir kadından çocuk sahibi olduğunda “tanıma” suretiyle baba ile çocuk arasında soybağı kurulabilmektedir. Bu durumda başkasından çocuk sahibi olan erkeğin resmi nikahlı eşi, kocasının zinasını ispatlamış sayılır.
Evli bir erkeğin, başkasıyla evli bir kadından çocuk sahibi olması halinde ise, öncelikle çocuğun kayden babası görünen kişiyle olan soybağının ortadan kaldırılması bilahare tanıma yapılması suretiyle soybağının düzeltilmesi mümkündür. Bu durum zinaya katılan her iki taraf için de ayrı ayrı zinaya dayalı boşanma sebebidir.
BALANTEKİN HUKUK BÜROSU
20.04.2020